Ana içeriğe atla

Biz Kadınlar Gerçekten Cadı Mıyız?

Geçmişten günümüze kadınların hep bir adım geride durması beklenir. Kadının her zaman toplumda çizgilerini geçemeyeceği bir rolü vardır. Öyle düşünülür. Kadın en başından beri pişiren, doyuran ve çekip çevirendir. Olayların sürekliliğini hep kadının sağlaması beklenir. Her zaman erkeğin dedikleri doğrultusunda hanım hanımcık olması gerekir. Peki bunu yapmayan kadın? Erkeğin alanına girmeyen  bunu yapmayan kadına da evet bildiniz. Tabi ki 'cadı' derler.
 Cadı doğa üstü güçleri olan ve bunları kötüye kullanan kişi olarak tasvir edilir. Cadılık dünyanın her yerinde ve kültüründe kabul görülür. Büyücülük ile yakından ilişkilidir. Mistisizmle ilgilenen kişiler cadılığı şöyle tanımlar: "Cadılar; kötüdürler, olumsuz ve yıkıcıdırlar. Mistik bilimlere dair uzmanlıkları inanılmaz güçlerle donatır onları. Olayların akışını ve insanların hayatını, zarar vererek değiştirebilirler. Amaçları çok büyük bir zenginliğe ulaşmaktır. Bu da, sadece diğerlerine zarar vererek elde edilebilir. Onlara bir şekilde ters düşmüş kişilere acı çektirebilir, hastalık verebilir, hatta öldürebilirler. Topluluk olarak yaşayan kadın grubundan oluşur ve kara kraliçe olarak adlandırılan yetenekli liderleri vardır." Cadılık günümüzde bir dinmiş gibi lanse edilse de esasında Şaman Dininin daha modernize hali olarak görülebilir. Cadıları sivri şapkalarıyla, gotik tarzıyla, süpürgesi ile uçan kadınlar olarak görüyorsanız yanılıyorsunuz. Cadılar özellikle kadınlarla ilişkilendirilmiştir bunun altını çizmek isterim. Kötü ve yok edilmesi gereken olarak ötekileştirilmiştir. Aslında cadılık toplumsal bir rol. Adem'in bile cennetten kovulma sebebi bir kadındır ve Adem'in mağduriyetinden bahsedilir. Kadın yine hor görülür. Hatta bazı dinlere göre Adem'in ilk karısı Lilith hastalıklara sebep olan bir şeytandır. 
 Orta Çağ'da bir kadın olarak doğum lekesi yada ben taşımak, renkli gözlü olmak, turuncu/kızıl saçlar sizin dünyaya cadı olarak geldiğiniz bir kanıtı olarak görülüyordu. Ot toplayıp pişirmeniz, kilisede esnemeniz gibi daha bir çok şey çok farklı yorumlanıyor ve çok ağır cezalar uygulanıyordu. Peki bu kötülük neden kadına layık görülüyor dersen buna sebep kadının dirençsiz ve şeytana çabuk kanacağı kanısına varmaları. Bu yüzden kadınlar yersiz ve gereksiz nedenlerle çok acı bir şekilde öldürüldü.

 Kadınlar tek bir ihbarla işkenceye maruz kalıp alanlarda yakılarak öldürüldü. İlk başta ebeler ve şifacı kadınlar cadı olarak tanımlanmaya başlanıyor. Doktor bulunmayan köylerde şifacı olarak tanımlanan kadınların farklı bitkilerin özelliklerini keşfetmesi, ebelerin büyü yapımında plasenta kullanabilecek olması okları üzerlerine çekti. Bu kadınlardan sanırım erkekler biraz korkuyordu. Sebebi rol çalmaları mı bilinmez. 

 İngilizce'de ki 'Witch'  in akıllı kadın anlamına geldiği söyleniyor. Günümüzde tam karşılığı ne yazık ki cadı. Kadınların suçlanmalarında kesin bir sebep yoktu. Sadece ilk dikkat çekenler şifacılar ve ebeler oldu. İlerleyen zamanlarda tabi bu ayrımda ortadan kalktı. Soylu, rahibe, şehirli fark etmeden suçlamalar çoğaldı. Bu da halkın daha çok korkmasına sebep oldu. Her kadın her an tutuklanabilirdi çünkü kadının beyanı esas sayılmıyordu. Tek bir ihbar yeterliydi. Öldürülen/suçlanan kadınların mallarını da hükümdar ve yargı paylaşıyordu. Menfaat uğruna diyebilir miyiz? dedim bile. Din adamlarının da kadınları düşman göstermesi ve bu konuda kitaplar yazılması bu durumu iyice meşrulaştırdı. Bu kitaplarda İncil ve Tevrat'da ki kadın düşmanlığı ve büyünün günah olması maddeleri özellikle vurgulanıyordu. Kadının sabah uyuklaması gece ayin yaptığı, çok dua etmesi günahkar oluğu gibi saçma sapan varsayımlarla şeytanla iş birliği yapıldığı kanısına vardılar. 

  Kimi kadın başı kesildikten sonra kimisi ise diri diri yakılmıştır. Bağırmamaları için ağızları bağlanmıştır. Böylece cehennem ateşini dünyada yaşayacağı ve cennete gideceği iddia edilir. Bu konuda Rebecca Lemp beni çok etkileyen bir isim. Suçsuz olduğunu dile getirdiği halde işkencelerle cadı olduğunu söylemek zorunda kalmıştır. Eşine yazdığı notta suçsuz olduğunu ve bu ızdırabın geçmesi için bir ilaç içmek istediğini söylemiştir. O görseli de buraya ekliyorum. 

 Bazı ülkelerde ise suçsuzluğunu kanıtlamaları istenmiştir. Mesela bir cadının göz yaşı olmadığına inandıkları için kadın ağlarsa suçsuz sayılıyordu. Gerçekten hepsi saçmalık derince araştırırsan ama bazı şeyleri hayretler içerisinde okudum. Kadınlara birçok deney yapılıyordu. Su deneyinden bahsetmek istiyorum sadece. Sıcak sudan bir nesnenin alınması isteniyor ve kadının eli haliyle yanıyor. Eğer bu yanık çabuk iyileşirse suçsuz sayılıyor. Soğuk suda ise kadının eli ayağı bağlı suya atılıyor. Eğer su yüzeyinde yüzerse cadı olduğu için yakılarak öldürülüyor. Batıyorsa da boğularak ölüyor.

 Kadına uygulanan en acımasız şiddetlerden biri de cadı avcılığı olarak tarihe geçmiştir. Sadece kadınları hedef alsa da çocuk ve erkeklere de sıçramıştır. Kadınların geri planda durması gerektiğini düşünen devlet adamlarının yanı sıra din adamlarının cinsel yaşamdan ve kadından uzak olmalarının baskısıyla cadı imajı o öfkeyi, kini dışarı vurmuştur. Ne yazık ki ebe ve şifacılarda olan bilgi birikimi de onlarla birlikte yanıp kül olmuştur. 

 

 Bir sonraki yazımda adı duyulmuş bazı cadılardan bahsedebilirim sana tabi eğer sende istersen😊 Sence biz kadınlar cadı mıyız? Yorumlarda belirtebilirsin. Bu konuya ilgisi olan arkadaşlarınla paylaşmayı da unutma lütfen. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere🙋💕


Yorumlar

  1. Feminstlğie giriyo sanki

    YanıtlaSil
  2. Tatlım başarılarının devamını diliyorum çok güzel olmuş

    YanıtlaSil
  3. Daha cok kadınlar hakkında bilinmeyen yazılar paylaşırsan sayende yeni şeyler öğrenebiliriz. Ve bu arada okurken sıkılıp boğulmadım gayet akıcıydı dilin bunun için de tebrikler ve başarılar diliyorum.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumların benim için önemli.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Doğal Taşlar ve Hikayeleri

  Doğal taşlar bazılarımız için batıl kabul edilse de, hayatımıza fazlasıyla olumlu enerji yaydığına inanıyorum. Zaten geçmişten günümüze çoğu medeniyette de kullanılmıştır ve farklı efsaneleri vardır. Bir doğal taş aldığımızda onun olumlu enerjisinden yararlanmak isteriz. Çoğu insanın bilmediği durum şudur ki taşa bizden önce dokunan çok kişinin olması. Aldığımız doğal taşın nötrlenmesi yani arındırılması gereklidir. Bir çok arındırma yöntemi vardır. Benim en çok tercih ettiğim yöntem 1 gün boyunca toprakta gömülü olarak bırakmak. Bu süreyi beklemek istemiyorsan akan soğuk suyun altında 3-5 dakika arası bekletmek, adaçayı veya lavantayla tütsülemek gibi farklı yöntemleri de kullanabilirsin. Herkesin söylediği gibi niyet çok önemlidir. Taşının belli bir özelliği olabilir ama niyetine göre enerjiyi kullanabilirsin. Taşını arındırdın, bir niyetinde varsa benim tavsiyem ay ışığında bekletmen. Çoğu astrolog da bunu önerir. Doğal taşının şarj olması ve arınmasında ay ışığı önemli rol oy...

Lilith Efsanesi

 Konumuz feminizmin doğuşu olarak görülen kötülüklerin anası Lilith. Efsaneye göre Adem'in Havva'dan önceki ve ilk eşidir. Musevilik ve Hristiyanlıkta da kendisinden söz edilir. Güneş kızılı saçları, ela gözleri, bembeyaz ve zarif bedeniyle tasvir edilir. Adem ile aynı topraktan yaratıldığı söylenir. Efsanede burada başlar zaten. Adem'in kendini üstün gördüğü her durumda Lilith aynı kilden yaratıldıklarını öne sunarak buna karşı gelir. İkisinin de eşit haklara sahip olduğunu savunur. En son Adem cinsel yaşantıda da baskın bir tutum gösterince Lilith cennetten kaçar. Lilith'in cennetten kaçması, dinler tarihinde kötü kadın olarak anılmasına yol açar. Cennetten kaçan Lilith Kızıl Deniz yakınlarında bir mağaraya sığınır ve iblislerin kralıyla evlenir. Bu evlilikten doğan 100 çocuğun iblisler ve cinler olduğu söylenir. Lilith'e aşık olan Adem onun cennete dönmesini ister. Tanrı ilk kulunun isteğine 3 meleğini göndererek cevap verir. Lilith yaptığı evliliğin de sebebiyle...

Aphrodite & Arsilyan

Merhabalar size bugün hayallerimi süsleyen bir konuyla geldim. Benim için çocukluktan beri anlamı olan ve zamanla asıl tarihini öğrendiğim deniz kızları hakkında yazmak istiyorum. Benim maceram Deniz kızı Ariel ile başladı küçükken. Sonrasında mitolojiye ilgi duydum ve bunun arkasında yatan şeyin mitolojik bir bağlam olduğunu öğrendim. Bu beni daha da heveslendirdi. Bu tarz yazılar yazmaya daha yatkın hissettim kendimi. İki en sevdiğim konu iç içe. Hadi simdi konuya hakim olmayanlar için anlatmaya başlayalım :)  Tanrı önce suyu yarattı. Su yaratılışın başlangıcıdır ve bütün canlılarda sudan yaratılmıştır. Su bütün din kitaplarında kâinatın özü olarak kabul edilir ve yaratılışın kaynağı olması yanıyla doğurganlığında temsili olan su, hem hayat vericidir hem de temizleyici ve arındırıcı özelliğiyle bilinir. Suyun doğuşuyla hayatın içindeki canlıların varlığı merak ediliyordu. Ve yavaş yavaş keşfetmeye başladılar.  Yunan mitolojisindeki Aphrodite’nin doğuş hikayesi şöyledir: Kron...